Message
Adam çocuğa bir kova verip çeşmeye yollamış ve “Doldurup getirmesine dair” ondan söz almış.
Çeşme uzakmış çocuğun çeşmeye ulaşması 8 ila 10 sene sürmüş.
Kovaya taşıyabileceği kadar su almış ve dönüş yoluna geçmiş.
Kovayı bazan başının üstünde, bazen kucağında tam kalbinin üstünde taşıyormuş.
Yol bazen düz, bazen engebeliymiş. Yol ayrımları olmuş, bazen yolunu kaybetmiş.
Doğru yolu bulabilmek için yardım almış, o yolun kurallarını öğrenmiş ve bu kuralları hedefine ulaşmasında kullanmış.
Her nerden geçerse geçsin yolun sol tarafı ağaçlı ve dikenli imiş. Sol tarafa fazla yaklaştımı dikenler, ağaç dalları kovaya zarar veriyor, delikler açıyor ve taşımakta olduğu suyun boşa akmasına neden oluyormuş.
Çocuk da günde 5 defa durup bu delikleri yamamak için çalışıyormuş. Bazen buda yeterli gelmiyor daha fazla çalıştığı günler oluyormuş.
Ancak yolun sol tarafı öyle renkli, süslü ve gösterişliymiş ki çocuk o tarafa yönelmekten de kendini alamıyormuş.
Yolun sol tarafı o kadar görkemli olmasına karşın hepsi suni imiş. Doğal olan hiçbirşey yokmuş. Birşey eksen yetişmezmiş. Buna karşın yolun sağ tarafı ne kadar sade gözükse de bir o kadar da verimli imiş. Çocuk bunu farketmiş...
Kovadaki su her ne kadar aldığı darbeler sonucu oluşan deliklerden dolayı azalsa da çocuk yine de suyun bir kısmını faydalı bir yönde kullanmaya karar vermiş. Kovanın sağ tarafına çeşmeler takmış. Bir taraftan eliyle tohum serpip bir taraftan da sağ taraftaki çeşmeleri arada bir açıp ektiği tohumları suluyor, suyunu yeni yeni tohumlar ile paylaşıyormuş.
Bu tohumlar büyümüş, çiçekler ağaçlar yetişmiş. Yolun sol tarafının suni güzelliği bu ihtişam karşısında sönük kalmış. Ve... Yağmur yağmaya başlamış. Çocuğun azalan suyu tekrardan artmış.
Bu yolculuk böyle devam etmiş.
Çocuk evine ulaşmış.
Adam kapıda bekliyormuş.
Onu içeri almış ve kapı kapanmış!
Uzun bir bekleyiş olmuş...
Ardından adam çocuğun getirdiği suyu almış. Ve şöyle demiş :
“Orada gördüklerin, yaşadıkların geride kaldı. Artık oraya geri dönüş yok. Sonsuza kadar bu evdesin. Bu getirdiğin kovadaki su seni sonsuza kadar idare edecek. Bu suyla o yolda yetiştirdiğin ekinlerden daha güzellerini yetiştirecek, en güzel yemişleri üreteceksin. Ve çalışmalarının karşılığı olarak da evin en güzel odalarından birinde kalacaksın. Müjdeler olsun sana.”
Çocuğun odası tarif edilemiyecek derecede güzel, envayi çeşit yiyecekler ile dolu, penceresinin önünden ırmaklar akan yemyeşil bir yermiş.
Çocuk boş kovayla gittiği yoldan, dolu olarak gelmenin mükafatını almış.
Bir de arada evin bodrum katından bazı sesler gelirmiş. Ah! Vah! Ben ne yaptım. Keşke bir daha geri dönebilsem de ben de kovamı doldurabilsem. Kafalarını duvarlara vura vura evi inletirlermiş.
Barış Muçe