Message
Hiçbir şey yok iken sadece O (Allah C.C) vardı. Allah (C.C) tanınmak, bilinmek için diğer varlıkları yarattı. Önce melekler ve cinler yaratıldı. Sonra Allah (C.C) yeryüzünde bana halife olacak birini yaratacağım dedi ve Hz.Adem yani ilk insanı yarattı. Melekler iman ettiler, cin soyundan olan şeytan ise iman etmedi. Beni ateşten, onu ise balçıktan yarattın, ben ondan üstünüm dedi. Kibrine yenik düştü.
Allah (C.C) Hz.Adem'e dedi ki; “Sen ve eşin Cennet'e girin. Ama sakın orada bulunan şu ağaçtaki elmayı yemeyin.”
Şeytan vesvese verdi, Hz.Adem'in aklını çeldi. Hz.Adem yaratıcısının emrine karşı geldi.
Allah (C.C) Hz.Adem ve cin soyunu ahiret (hesap) gününe kadar, dünya denen aleme (boyuta) gönderdi ve “O güne (kıyamete) kadar dünyada kalın, rızıklanın, şeytana ve onun soyuna uyanlar onunla birlikte cezalandırılacaklar, benim emrime uyanlar ise cennet yurdu ile mükafatlandırılacaklardır” dedi. Ademoğlunun yeryüzündeki serüveni böylece başlamış oldu.
Ademoğlu nefsine, hırslarına yenik düştü. Birbiriyle kavgaya tutuştu. Dünya malı için harama el uzattı, kan döktü. Dünya malının dünyada kalacağını anlayamadı. Dünya denen boyuta neden gönderildiğini unuttu. Yaratıcısının ondan ne istediğini unuttu. O'nun emirlerine uyup, yasaklarından sakınması gerektiği yoksa ahiret yurdunda bunun cezasını çekeceğini unuttu.
Ama Ademoğlu'nu yoldan çıkaran hep şeytan oldu. ÇÜNKÜ ADEMOĞLU DÜNYAYA NİYE GÖNDERİLDİĞİNİ, GERÇEK DÜŞMANININ KİM OLDUĞUNU UNUTTU.
İblis, Allah (C.C)’dan bir söz almıştı; “Bana kıyamete kadar mühlet ver. Bak gör Ademoğullarını nasıl senin yolundan saptırıcam.”
Allahü Teala da demişti ki; “Sana istediğin mühlet verildi. Benim salih kullarım hariç istediğini yolumdan döndürebilirsin. Onlar da seninle birlikte cezalandırılacaklardır. Ama salih amel işleyip, takva ve ihlas ile bana ibadet edenler, onlar için mükafat olarak cennet yurdu vardır.”
İşte Ademoğlu bunu unuttu. Dünya hırsı ve nefsine yenik düştü. İblisin tuzaklarına düştü. Birbirleri ile mücadeleye girişti. Kan döktü, bozgunculuk yaptı. Sonunun ne olacağını, tekrar nereye döneceğini düşünmeden cahilce hareket edip şeytanın kölesi oldu.
BU DÜNYADA İKİ SAF VARDIR. YA ALLAH (C.C) UN EMİRLERİNE UYUP, ALLAH’IN SAFINDA YER ALIRSINIZ YA DA İBLİS’İN VESVESELERİNE KULAK ASIP İBLİS’İN SAFINDA YER ALIRSINIZ. SEÇTİĞİNİZ SAFINIZ SİZİN AHİRET YURDUNUZ OLUR.
Emirlerini Ademoğullarına hatırlatıp, yanlışlarını söylemeleri için Allah (C.C) dönem dönem peygamberler (elçiler) seçti. Peygamberler insanları tevhide davet etti. Ahiret yurduna hazırlık için neler yapmaları gerektiğini hatırlattılar. Dünyanın, nefsani duygularını yenip, iradelerini kuvvetlendirmeleri gereken yer olduğunu, aksi halde başarısız olanlarının sonunun kötü olacağını bildirdiler.
Ademoğlu yine de unuttu. Rahmeti ve merhameti bol Rabbimiz biz unuttukça yeni bir elçi seçti. Tâki Hz.Muhammed (SAV)’e kadar. Artık son peygamber de geldi. Ahir zaman başladı. Bundan sonra ne yeni bir peygamber gelecek, ne de yeni bir kitap. Ahiret gününe kadar İslam bâki kalacak.
İşte bir müslümanın Allah'a olan kulluk vazifesinde ilk olarak yapması gereken bu unuttuklarını tekrar hatırlamaktır.
Bu dünya bir dershanedir, hayat bir sınavdır. Bu sınavın sonunda başarısız olanlar cehennem ile başarılı olanlar cennet ile mükafatlandırılacaktır. İnsanın bunu idrak edebilmesi çok önemlidir.
İnsanın nefsini terbiye edebilmesi, iradesini güçlendirip bu doğrultuda çalışmalarına yön vermesi gerekmektedir. Bu dünyaya eğitime geldik ne öğrenirsek kardır. O yüzden boş meşgaleler ile kendimizi oyalayıp zaman kaybına uğramak ancak bizim zararımıza olur. Geçici bir duraktayız, asıl yurdumuz olan ahiret hayatına doğru gidiyoruz, bu duraktan alacağımızı alıp yolumuza devam edelim. Bu duraktan hiç ayrılmayacakmış gibi yaşamayalım.
Ve en önemlisi gerçek düşmanımızı unutmayalım. Gerçek düşmanımızı unutursak bir olay anında suçlu olarak karşımızdaki kişiyi düşünürüz. Oysa o sadece Allah'tan nasibini alamamış, nefsine, şeytanın tuzaklarına yenilmiş bizim gibi Allah'ın bir kuludur. Onunla savaşıp onu kaybedeceğimize, güzellikle yaptığının yanlış olduğunu anlatıp onu kazanarak şeytan ile olan savaşımızda onu da bizim saflarımıza Allah'ın yoluna katalım.
Bir müslümana düşen görev önce kendini yetiştirmek, sonra ailesinden başlayarak çevresindekilere tebliğlerde bulunmaktır. Allah (C.C) yeryüzünde ben bir halife yaratacağım derken bizden istediği budur. Ademoğlunun dünyadaki bulunma nedeni, şeytan ile olan savaşı budur.
Bunları unutmayalım. Eşimize, çocuklarımıza, akrabalarımıza, arkadaşlarımıza bu doğrultuda yaklaşalım. Kavga ederek, onları küstürerek değil, güzellikle onları da bu yola davet edelim. Şeytan onların aklını çelip, onları yanlışa sürüklediyse bir de biz onlara bir darbe vurup şeytanın ekmeğine yağ sürmeyelim. Şeytanın bizden beklediği davranışı değil tam tersine yaratıcımızın bizden isteğine uyup, onları da kazanmaya çalışalım. Güzellikle, o kişiyi küstürmeden, dinden, imandan soğutmadan bir yolunu bulup ikna edelim. Sabır gösterelim, hayatın sabır üzerine kurulu olduğunu, Allah'ın takdirine sabır göstermemiz, bize verdiklerine şükretmemiz gerektiğini bilerek yaşayalım. Allah’ın bizi doğru yola ileterek verdiği nimete şükrederek, diğerlerine de vermesi için dua ederek yaşayalım.
Velhasıl gerçek düşmanımızı, şeytan ile olan savaşımızı unutmayalım.
Barış Muçe
10.08.2013