Message
Hepimiz bir okyanusun üzerinde farklı görüntülerde dalgalarız. Okyanus’u arıyoruz ama bir türlü bulamıyoruz. Okyanus’u bulamadığımızdan kendimize onun yerine tanrılar uydurup, sonra da onları yargılıyoruz. Tanrı öyle yapar mı, tanrı böyle yapar mı. Bugün neden çok dalgalı, neden bazı dalgalar daha büyükken, bazısı cılız kaldı. Bazı dalgalar, bazılarını ezerken tanrı nerede kaldı.
Okyanus’un çalkantısını (yaşadığımız olayları) egolarımız, arzularımız, ihtiraslarımız ile değerlendirdiğimizden anlıyamıyoruz, bir mantığa oturtamıyoruz. Sanıyoruz ki birbirimizden bağımsız birer dalgalarız. Sanıyoruz ki biz dalgalar kendi bağımsız varlığımızla varız.
Kendimizi bağımsız nefsani varlıklar olarak görüp, hak iddia etmeye kalkıyoruz. Özümüzü, gücümüzün, varlığımızın kaynağını inkar ediyoruz. Nereden geldiğimizi, nereye döneceğimizi unutuyor, hatta farkına bile varmıyoruz.
Nefsani duygularımızdan sıyrılabilsek bütünü yani okyanusu görebileceğiz ama beceremiyoruz.
Olaylara bütünü göremeden baktığımız için de bocalamalara düşüyoruz. Dönüşümüzü, geleceğimizi düşünmeden hareket ediyoruz.
Dönüşüp okyanusta varlığımızı keşfettiğimizde ise boşa geçen yeryüzü hayatımızın pişmanlığı azabımız oluveriyor. Tekrar su üstüne çıkmak istiyor çıkamıyoruz. Dönüşü olmayan bir akıntıda savrulup kalıyoruz.
“Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” (Acluni, Keşfü'l-Hafa, II/132)
“Ben cinleri ve insanları yalnız beni tanıyıp kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56)
Şimdi siz okyanus olsanız kendinizi dümdüz bir varlık olarak mı görmek istersiniz yoksa farklı özellikte dalgalar olarak mı?
Her dalga Okyanus'u farklı bir şekilde yansıtır. Ve Okyanus her dalgada kendini farklı bir şekilde seyreder.
Kötü ile iyinin kıymeti, çirkin ile güzelin kıymeti bilinir. Gece olmasaydı gündüzün bir anlamı olmazdı, zorluk olmasaydı nimet takdir edilmezdi, hastalık olmasaydı sağlığın kıymeti anlaşılmazdı. Şükür olmazdı. Şükredilen, avuç açılan, dua edilen olmazdı.
Aslında ne kötü, ne çirkin, ne de bir eksiklik vardır. Her şey ölçüsüyle takdir edilmiştir. Ama bakmayı bilene.
Varlığın özüne inebilirsen, derine diplere dalabilirsen bütünlüğü, tekliği, daha doğrusu “hiç”liği görebilirsin. Tek bir noktadan yayılan enerjinin yukarılara çıktıkça farklı şekillere, farklı özelliklere, algılayana göre farklı görüntülerde yansıdığını seyredebilirsin.
Yukarı çıktıça uzaklaşırsın. Ama bu mesafe ölçümlenemezdir aslında. Bilirsen özü dibide aynıdır, üstü de. İlmin seviyesinde algılarsın Okyanus’u. Her mertebeye ayrı seviyeden bir hitabı vardır. Kimi dalga seviyesinden anlar, dalga olarak gelir, dalgasını geçer ve akıntıya savrulup gider. Kimi de varlıktaki birliği, özü hisseder ve yoğrulup, pişip “Varlık’ta hiçliğini, Hiçlik’te varlığını” bulup da döner.
Barış Muçe
28.08.2015