Message
Eğer Allah evreni yarattığında içindeyse o zaman kendisini de yaratmıştır! Eğer evreni yarattığında dışında ise öyleyse evren sonsuz değildir, bir sınırı vardır ve o sınır bitince evrenin dışında başka bir dünya başlar! Ve o dünya biter onun da dışında başka bir dünya,... böyle uzayıp gider.
Bilgisayarınızda windows işletim sisteminin yüklü olduğunu ve windows'a format atıp yeniden kurmanız gerektiğini düşünün. Bu işlemi windows'un içindeyken yapabilirmisiniz? Yapmanız gereken bir kurulum cd'si hazırlayıp, bilgisayarı bu cd ile boot edip, bilgisayara hard disk üzerinden değil de cd üzerinden erişim sağlayıp, hard diski formatlayıp windows'u kurmaktır. Yani windows kendi kendini yok edip ondan sonra da yeniden kuramaz.
Diyelim ki evren ömrünü tamamladı ve yok olacak. Peki Allah da evren ile birlikte mi yok olacak!
Hıristiyan inancında tanrı (baba) ve oğul (hz.isa) inancı vardır. Onlara göre göklerde bir yerde yani bu evrenin içinde bir tanrı var, dünyaya da elçi olarak oğlunu göndermiş. Yahudilerde bencillik, nankörlük ve kendilerinin üstün olduğu görüşü hakim olup neredeyse kendilerini tanrı ilan edeceklerdir. Ateistlere göre zaten tanrı filan yoktur, evren tesadüf eseri oluşmuştur. Aslında ateistler görüş itibari ile materyalizme fazla bağlı olduklarından, evreni bir madde olarak kabul ediyorlarsa evrenden önce maddesel olarak ne vardı onu da açıklamaları gerekir.
Biz müslümanlara gelince ise işler karışık! Farklı mezhepler, farklı görüşler, bakış açıları,... tam bir kaos. Bu görüşlerden bir kısmı hıristiyan inancına yakın. Ancak hıristiyanlar gibi tanrı kelimesi kullanmayıp, “Allah” ismi ile etiketlendiriyorlar. Bir kısmı Allah sınırsızdır, sonsuzdur diyor. Buradan da şöyle bir anlam çıkıyor; öyleyse bütün evren Allah'tır! O zaman Allah kendi kendini yaratmıştır.
Biz tevhid inancımıza göre ne diyoruz; “La ilahe illa Allah”. Şimdi kimisi bunu şöyle anlıyor; birden fazla tanrı yok, tek bir tanrı var o da Allah. Bazısı da şöyle diyor hiç bir şey yok sadece Allah var.
Olayı daha iyi anlayabilmek için günümüzde artık aşikar olan maddenin olmadığı, her şeyin atomlardan oluştuğu, hatta onun da ötesinde bir dalga okyanusu içinde birer “bilinç varlık” olarak yaşadığımızı idrak edebilmek gerekir. Aksi halde olayı madde boyutundan ele almaya devam edersek işin içinden çıkamayız.
Zaten olayı madde boyutundan ele alıp işin içyüzünü araştırmaya kalkanlar bir süre sonra aynı evren kesitinde bir de tanrı olamıyacağını ileri sürüp, tanrı'yı reddedip, kendilerine “Ateist” diyorlar. Oysa madde şartlanmasından sıyrılıp, evliyaların dediği gibi “alemler hayalden ibarettir” sözünü idrak edip, bu alemleri bize algılatan, bizlerde açığa çıkarak yaşatan daha doğrusu yaşayan “Varlığı” idrak edebilseler. Allah’a iman edip mümin olacaklar.
Müslümanlar haliyle Allah’a iman etmiş olup, O’ndan başkasına kulluk etmemekle beraber iman ettikleri “Varlık” hakkında fikir sahibi değillerdir. Bu da genellikle sorgulamadıklarından, tefekkür etmediklerinden, bu tür konuları düşünmekten kaçındıklarından gelir. Zaten müslüman dünyasının bir çoğu da tıpkı geri kalan dünya vatandaşları gibi kendilerini dünyanın eğlencesine ve koşuşturmacasına kaptırmış durumdadırlar.
Hal böyle olunca da ne iman eden, ne de inanan Allah’ın varlığından doğru bir şekilde haberdar, ne de inkar eden neye inkar ettiğinin farkında. Olayları kendi zaman boyutlarına göre değerlendirip, zincirlerini kıramadıklarından ne yazik ki Kuran-ı Kerim'de verilmek istenen mesajlar da doğru bir şekilde anlaşılamamakta ve hem Kuran hem de onu inzaline vesile olan Hz.Muhammed (SAV) hak ettiği değeri görememektedir.
Kuran-ı Kerim duvarlara asılı bir süs eşyasına, namaz jimnastiğe, camiler kahvehaneye, cemaat mahalle dedikodusu için toplanan kadınlara, oruç diyete dönmüş durumda.
Allah sonumuzu hayır eylesin!
Barış Muçe
17.10.2015