Message
Sana çok kısa olarak “nur terapisi”nde yaptırdığım bir tefekkür çalışmasını burada yaşatmak isterim. Dilersen her gün 1 dakika olacak şekilde başlayarak bunu yaşamına uygulayabilirsin. Bu senin ruhunun gıdasıdır. Tefekkürün içinde farkındalık ve anın içinde kalmak vardır. Tekrar ediyorum, bu bilgelikten ötedir, çünkü içinde Rabb’inin rahmetini, o muazzam enerjisini hissedeceksin.
Ruhun birçok besini vardır. Sana burada hepsinden söz etmeyeceğim. Belki başka bir kitapta... Ancak bu kitabın özü, kaldıramadığın üzerindeki o yükü tam güvenceyle, tevekkülle Allah’a bırakmak adınadır.
Tefekkür ise –ben ona “ruhun suyu” diyorum-, bedenine su veriyorsun, ancak özün yani ruhun susuz kalmış! O halde sen kurumuş bir çöl gibisin. Peki, tefekkürü nasıl yapacaksın?
Belki de Allah’ı, sonsuz rahmetini, enerjiyi, ilk defa bu kadar yakından, iliklerine kadar hissedeceksin. Bu çok derin bir çalışmadır, niyetin Allah’ın rızasını, dostluğunu kazanmak adına olsun ve ister parkta otur, ister balkona çık... Günde 1 dakikayla izlemeye başla, her ne oluyorsa Allah’ın üzerinde bulunan o kesintisiz emrini, rahmetini gör...
Ve şimdi gök yüzüne çevir gözlerini... Bulutları göreceksin... Onlar gökyüzünde askıda gibi duruyor, düşmüyorlar ve bazen sola bazen da sağa doğru ilerliyorlar. Üzerlerinde kayyum olan Allah’ın emrini hisset. Allah onlara kesintisiz olarak ayakta durun, diyor. Bir an bıraksa bulutlar yere düşerlerdi! Ve her şeye kadir olan Allah’ın rahmetini diğer tecelli ettiklerinde de görmeni isterim.
Ağacın yapraklarına bak, kıpırdadığını göreceksin. Bazen hafif, bazen ise şiddetle sallanır. Rabb’im nasıl uygun gördüyse öyle kıpırdarlar. Ve şimdi o ağacın üzerindeki emri gör... Acele etme... Yaprak Allah’ın izniyle kıpırdıyor, o yaprağın üzerinde kesintisiz olarak ne emri var? “Kıpırda, kıpırda, kıpırda...” Bir an olsun bıraksa yaprak duracak.
Ve başını çevir... Oradan geçmekte olan birini görebilirsin... Yürüyen bir insan yahut bir kedi, bir köpek... Üzerinde ne rahmeti, emri var? “Yürü, yürü, yürü, yürü...” Bir an bıraksa dururlardı. Ve uçan kuşa gözlerini çevir... Tefekkür et... Kuşun üzerinde uç emrini hissetmeye başlayacaksın. Rabb’in ona, “Uç, uç, uç, uç, uç...” diyor. Bir an bıraksa kuş düşüverir. Uçması mümkün değildir.
Ve kendi üzerine dön... Kendi üzerinde olan rahmeti belki de uzun bir aradan sonra ilk defa hissedeceksin. Daha önce biliyordun ancak ben bilmeye karşıyım, bilmek senin ruhunu doyurmuyordu. Şimdi üzerindeki rahmeti yutacaksın, tüm hücrelerine kadar hissedeceksin.
Evet senin üzerinde kesintisiz olarak şu an “gör” emri var. Şu satırları okurken bile tefekkür edebilirsin. Allah gör dediği için görüyorsun. “Gör, gör, gör, gör...” Bir an bıraksa kör olursun, görmen artık mümkün değildir.
Ve üzerinde olan rahmeti hisset. Evet, o “duy” emridir Rabb’inin. Şu an her ne duyuyorsan üzerinde duy emri olduğu içindir. Bir an bıraksa o emri Allah sağır olurduk. Bunu çoğaltabilirsin... Bu senin elinde ve tefekkür yapmak için zamanım yok diyemezsin, bu mümkün değil, çünkü olan her şey Allah’ın rahmetiyle tecelli eder.
Televizyon izlerken, görür ve duyarsın; önünden biri geçerken tefekkür edebilirsin, işyerinde, yemek yerken, telefonda konuşurken, her an... Her an Allah seninledir, tabii ki hissedersen, O’nu ruhunda hissetmek istersen... Ve bunu kim istemez ki?
Kaynak : Allah De Ötesini Bırak - Uğur Koşar