Message
Kırılan bir şey varsa o gurur, onur, egodur!..
Ve bunu fark etmek, bir egonun olduğunu kabul etmek, özüne ulaşan kapıyı açmak demektir.
Zihin sana ne zaman ne göndereceğini iyi bilir, o tam bir şarlatandır. Devamlı senin enerjini almak, seni yormak adına açık bir kapı arar. Senin üzerinde bir zayıflık anını kollar. Zihnin en sevdiği hilelerden biri de kavga anında suçlu aramak, haklı çıkma ihtiyacıdır. O seni devamlı dışarıya yönlendirecektir.
Biriyle çatışma olduğunda hemen cevap vermeni ister, seni bu şekilde koşullandırmıştır. Cevap veremezsen içini kemirir... Sustuğunda bastırmış olursun ve bu sonra hastalık olarak nükseder. O halde ne yapabilirsin?
Ben sana ne bastırmaktan ne de cevap vermekten söz ediyorum, seni içindeki rahmetle buluşturmaktan yanayım. Zihnin seni bir tartışma anında devamlı dışarıya odaklı tutmasındaki amaç, seni kendi kaynağından uzaklaştırmaktır. Çünkü sen dışarıyı suçlamayı bırakarak bir kez içine dönersen, kaynağından yükseleni bulursan artık zihnin tüm hilesi son bulur, ego bir anda buhar olur.
Dikkat et! Dışarıda seni kıran binlerce insan vardır ve bunların hiçbirini kontrol etme şansın yoktur, ancak kontrol edebileceğin, senin elinde olan tek bir şey vardır, o da içindeki kırılan kısım yani egodur! O halde ne yapacaksın? Ne zaman biri seni üzmeye kalksa içine dön ve orada kırılanı bul. Kalp kırılması diye bir şey yoktur, bunu sana kim söylediyse kendini kandırmış olmalı. Kırılan gurur, onur, egodur. Ve bunu bir kez kabul ettiğinde işte sen rahmete ulaşmak için ilk adımı atmış olursun.
Veli kulun biri köyden geçerken yolunu çevirmişler ve ona hakaret etmişler, kimi taş atmış, kimi ağır söz söylemiş... Veli kul da onlara gülümseyerek teşekkür edip “Sizin köyünüze tekrar geleceğim ve o zaman sizi dinleyeceğim” diyerek oradan uzaklaşmak istediğinde adamlar şaşırmışlar. –Dikkat et, biri seni o savaş alanına, üzerinde taşıdığı o negatif dünyasına çekemezse çıldırır.
“Nasıl olur?” demişler. “Biz sana hakaret ediyoruz sen ise bize gülüp teşekkür ediyorsun!..”
Veli kul cevap vermiş:
“Ben sizin ne istediğinizin farkındayım. Siz benden cevap vermemi istiyorsunuz, bundan yıllar önceki halim olsaydı size çok güzel cevap verirdim, sizi susturmak için her şeyi yapardım, ancak onu bırakalı çok oldu. Şimdi burada öyle biri yok!”
Bir veli, bir Allah dostu yahut kendini bilen biri dışarıdan gelenle ilgilenmez. Dışarıda olanın bir tetikleyici olduğunun farkındadır. O haklı ya da haksız olmanın zihnin oyunu olduğunun idrakindedir. Haklı olmak ihtiyacı egodan kaynaklanır. Onun özünde şu bilinç yatar: Ben haklıyım, sen haksızsın. Sen kusurlusun, ben kusursuzum. Bu hiçbir zaman çözüm olmamıştır, hiçbir evlilikte cevap yapıştırmak çözüm getirmemiştir, nasıl getirebilir? Ancak savaş çıkacaktır, birbirinizi yiyeceksinizdir!..
Bu yüzden daima kaynağını anımsa. Bizler dışarıdan gelenle ilgilenmeyiz, içimizden çıkanla ilgiliyizdir. Dışarıdakini kontrol etme şansın yoktur, bunu unutma, ancak içeriden çıkan senin kontrolündedir.
Şayet senin içinden kin, kırgınlık, öfke çıkıyorsa sen rahmetten uzaktasındır, egonun ta içindesindir. Çünkü Allah bizi sevgi, merhamet ve aşkla yaratmıştır. O halde ne yapacaksın?
Cevap vermek yerine o an içine dön ve kaynağından çıkanı izle. Zihin şoke olacaktır. “Sen bugüne kadar hiç düşünmeden koşulsuz olarak karşı tarafı suçlardın, ona cevap verirdin, şimdi ne oldu da içine döndün?” diyerek serzenişte bulunacaktır. Senin içine dönmen şeytanın nifak tohumunu (öfke) ekerken onu suçüstü yakalaman demektir.
Ve zihni bir kez yakaladığında, öfkenin aslında dışarıdan gelmediğini, dışarıda olanın sadece içindeki öfkeyi tetiklediğini fark ettiğinde, işte bu senin huzura açılan kapın olacaktır.
Kaynak : Allah De Ötesini Bırak - Uğur Koşar