Message
Targ şifacılarla yaptıkları işle ilgili görüşmüştü, ben de o ölmeden önce farklı yaklaşımlar arasındaki ortak alanlarla ilgili neler bulduğu üzerine konuştum. Targ, sevgi dolu şefkat kalitesinin şifa için pozitif niyet göndermede çok önemli olduğunu keşfetmişti. Ancak yaklaşımları ne olursa olsun, çoğu bir noktada anlaşıyordu: aradan çekilme zorunluluğu Şifalandırıcı güce teslim oluyorlardı. Niyetlerini bir rica olarak çerçevelendirmişlerdi –lütfen bu insan şifalansın- sonra geri çekiliyorlardı. Targ hastalıkları en fazla iyileşmiş olan hastaları inceleyip hangi şifacılarla çalıştıklarını analiz ettiği zaman, en başarılı olanların “kanalcılar” –daha yüksek güce yer vermek üzere geri çekilenler- olduğunu keşfetti. Başarılı olan şifacıların hiçbirisi gücün kendilerinde olduğuna inanmıyordu.
Şifa üzerine yapılmış her çalışmayı dört kitapta toplamanın yanısıra websitesine de koymuş olan psikiyatrist Daniel Benor, en tanınmış şifacıların nasıl çalıştıklarını anlattıkları söz ve yazılarını ayrıntılı olarak incelemiştir. En çarpıcı ve üzerinde en çok çalışılmış şifacılardan biri olan Harry Edwards, şifacının şifa niyetini ve ricasını daha büyük bir güce devrederek çalıştığını yazmıştı:
Bu değişim (uygunsuz olarak) sanki bir körün normal uyanık zihninin çekilip alınması gibi şifacının bir hissin ya da durumun onu içine alması gibi tanımlanabilir. Bulunduğu yerde şifacı onu güven ve güçle dolduran yeni bir kimlik deneyimler.
(Şifasını yaparken) şifacı çevresinde olup biten hareketler, konuşmalar, vs.’nin bulanık bir şekilde farkında olur. Hastasının durumu hakkında bir soru sorulursa kendini olağanüstü rahat, hiçbir zihinsel çaba göstermeden cevap verirken bulur –başka bir ifadeyle Rehber’in çok daha bilgili kişiliği cevabı sağlar. Şifacının “uyumlanması”- bu kendi fiziksel tarafının ruhsal tarafına boyun eğmesiyle ve böylece o zaman diliminde yöneticinin kontrolu altında üstün benliği haline gelmesidir.
Edwards’a göre en önemli şey kenara çekilmek, egoyu geride bırakmak, aradan çekilmek için bilinçli bir hareket yapmaktır.
Cooperstein’ın şifacıları deneyimledikleri yüksek bir varlığa ve hatta sürece tam teslimiyet olarak tanımlamışlardır. Hepsi daha büyük bir bütünün parçası olduklarına inanıyorlardı. Gerçek bilincin non-lokal, kozmik varlığına girebilmek için benlik ve kimliğin kısıtlayıcı sınırlarını bir kenara bırakıp daha yüksek varlıkla birleşmek zorundaydılar. Bu bilinç değişimi ve genişleyen farkındalık ile şifacılar onlara bilgi, sembol ve görüntü parlamaları sağlayan bu geniş bilgi alanına açılmaktadırlar. Nereden geldiği bilinmeyen kelimeler ortaya çıkmakta ve onlara teşhisi vermekteydi. Normal bilinçli düşüncelerinin ötesinde bir şey şifayı onlar adına gerçekleştirmekteydi.
Şifaya giden yol yönlendirilmiş düşünce ile başarılsa bile, şifanın kendisi değildir. Örneğin, iki dakikalık bir seansta, bir buçuk dakika mantıklı düşünce ile geçiyorsa, “beş saniye mantıksız bir şey olabilir, zirve bir alan ve tüm deneyimin anahtarı”. Şifacıların süreçlerindeki en önemli unsur hiç şüphesiz teslimiyetleri – süreci mantıksal olarak kontrol etme duygularından vazgeçerek saf enerji haline gelmelerine izin vermeleriydi.
Kaynak : Niyet Deneyi - Lynne McTaggart