Message
Kozmik yaratılışa herhangi bir ahlaki değer uygulama girişiminde önemli bir gerçeği göz önüne almak gerekir. Bu kitapta anlatılan içgörülere göre evrende gördüğümüz tüm sınırlar öznel ve yanıltıcıdır. Tüm kozmos öz yapı itibariyle tahayyül edilemeyecek boyutları olan tek bir varlıktır: Mutlak Şuur. Thich Nhat Hahn’ın güzel şiirinde daha önce gördüğümüz gibi kozmik oyundaki her rolün aslında tek bir oyuncusu vardır. Nefret, barbarlık, şiddet, acı ve ıstırap gibi kötülük unsurunu içeren tüm durumlarda yaratıcı ilke kendisiyle karmaşık bir oyun oynamaktadır. Saldırgan saldırılanla, diktatör baskı altına alınanla, tecavüz eden tecavüz edilenle ve katil de kurbanıyla birdir. Hasta, bedenini istila edip enfeksiyona yakalanmasına neden olan bakteriler ve de enfeksiyonu engellemeye çalışan doktorla birdir.
Aşağıdaki pasaj felsefe ve din profesörü Christopher Bache'’in seansından alınmıştır. Bache’nin daha önce anlattığım Hiçlik deneyimi yaratıcı ilkeyle özdeki birliğimizin çarpıcı bir şekilde idrakini dile getiren etkileyici bir örnektir.
Seks teması öne çıktı. Seks başlangıçta olumlu haliyle karşılıklı haz alışverişi ve cinsel doyum olarak belirdi, ancak çok geçmeden saldırı, tecavüz, yaralama ve incitme içeren şiddet dolu şekline büründü. Bu acımasız güçlerle karşı karşıyaydım ve arkamda da bir çocuk vardı. Bu çocuğu onlardan korumaya çalışıyordum. Onları durdurup çocuğa ulaşmalarını engellemeye çalıştım. Çocuk üç yaşındaki kızıma dönüşünce korktum. Aynı anda hem kızım hem de dünyadaki tüm çocuklardı.
Onu korumaya çalıştım. Beni aşıp ona ulaşmaya çalışan saldırıyı engellemeye çalıştım, ancak sonunda başaramayacağımı biliyordum. Ben güçleri denetim altında tutmaya çalıştıkça onlar daha da güçlendi. Buradaki “Ben” yalnızca kişisel “Ben” değil binlerce ve binlerce insandı. Bu dehşeti tarif edemem. Korkmuş masum şeyleri hissedebiliyordum. Ancak ek bir şey daha vardı: mistik bir kucaklama belirtisi. Çocuğun üzerinde Primal (İlksel) Dişi, Ana Tanrıça bulunuyordu. Kendisini kucaklamam için çağırıyordu ve içgüdüsel olarak onun kollarındaki tatlılıktan daha tatlı bir şeyin olamayacağını biliyordum.
Cinsel tacize direnirken Tanrıça’nın gizemli kucaklayışına da direniyordum, ancak kurtuluş vaadi ne kadar tatlı da olsa çocuğuma tecavüz edip onu öldürmedim. Ben kararımdan dönmeye başlayıncaya kadar çılgınlık tırmanmaya devam etti. Öldürmeye direnirken şimdi kurbanımla yüz yüzeydim; tutku ve koruma güçleri arasında ikiye bölünmüştüm. Kurbanım aynı anda hem korumasız, masum ve narin kızım hem de kozmik oranlarda cinsel doyuma davet eden Primal Dişiydi.
Şiddet dolu dürtülerin ürkütücü saldırısıyla acı veren uzun süreli bir çarpışmadan sonra Chris yavaş yavaş teslim oldu ve işi oluruna bıraktı. Bu şiddet dolu sahnelerin ardında tek bir varlığın –yaratıcı ilke olarak kendisinin- olduğunu keşfettiğinde bu acı verici olay çözüme ulaştı.
Bu olanlarla ne kadar savaşsam da şiddete engel olamıyordum. Korku ve gözü dönmüş bir açıklıkla saldırmaya, tecavüz etmeye ve öldürmeye yelteniyordum, ancak var gücümle olanlara direnmeyi sürdürdüm. Bu mücadele gittikçe yoğunlaştı ve bir şeyler aniden açıldı; öldürüp tecavüz etmeye çalıştığımın kendim olduğunu fark ettim.
Bu idrak çok boyutluydu ve kafa karıştırıcıydı. Mücadelemin yoğunluğu beni bir kırılma noktasının ötesine götürdü ve aniden hem tecavüzcü cani hem de kurban olduğum gerçeğiyle yüzleştim. Bir olduğumuzu fark ettim. Kurbanımın gözlerine bakarken kendi yüzüme bakıyordum. Hıçkıra hıçkıra ağladım.
Bu, katille kurbanın yer değiştirdiği geçmiş yaşama ait karmik bir rol değişimi değildi. Daha çok, tüm zıtlıkların her şeyi kucaklayan tek bir akışa katıldığı bir kuantum sıçrayışıydı. Şimdi olduğum “Ben” kişisel değildi; tüm herkesi kapsayan bir birlik haliydi bu. Tüm insanlık deneyimini kapsaması açısından kolektifti, ancak oldukça basit ve bölünmemişti. Bir’dim. Hem katil hem de kurbandım. Her şeyi kendime yapıyordum. Tüm tarih boyunca kendime yapmıştım.
İnsanlık tarihindeki tüm acılar benim acım olmuştu. Kurban yoktu. Benim dışımda bir şey yapmıyordu bunu. Deneyimlediğim her şeyden ve şimdiye kadar olan her şeyden ben sorumluydum. Kendi yaratılışımı izliyordum. Bunu ben yaptım. Ben yapıyorum. Tüm bu olanları ben seçtim. Tüm bu korkunç dünyaları yaratmayı ben seçtim.
Kaynak : Kozmik Oyun - Stanislav Grof