Message
Bohm, kuantum potansiyelinin anlamını inceledikçe, bu alanın, klasik görüşlerden daha köktenci bir biçimde ayrılmakta olduğunu ima eden başka özellikleri olduğuna da fark etti. Bunlardan biri de bütünselliğin önemiydi. Klasik bilim, tüm bir sistemin durumunu, yalnızca parçaları arasındaki ilişkilerin sonucu olarak görüyordu. Oysa, kuantum potansiyeli bu görünüşü tersine döndürüyor ve parçaların davranışlarının gerçekte bütün tarafından örgütlenmekte olduğuna işaret ediyordu. Ve bu durumda, Bohr’un, atomaltı parçacıkların bağımsız “şeyler” olmayıp, bölünmez bir sistemin parçaları olduğu yolundaki görüşünü yalnızca bir adım ileriye götürmekle kalmıyor, giderek en önemli gerçekliğin bütünsellik olduğunu da öne sürüyordu.
Bu görüş aynı zamanda, plazma içindeki (ve süper-iletkenlik gibi diğer özel durumlardaki) elektronların nasıl olup da, parçaları birbirleriyle bağlantılı olan bir bütün gibi davranmakta olduklarını da açıklıyordu. Bohm’un dediği gibi, böyle “elektronların ortalığa saçılmamaları, kuantum potansiyeli yoluyla tüm sistemin, örgütlenmemiş bir kalabalıktan çok bale dansçılarınınkine benzer eşgüdümsel bir hareket içinde oluşları yüzündendi.” Yine, “elektron eylemlerinin böylesi bir kuantum bütünselliği içinde olması bir makinenin, parçalarının bir araya getirilmesi suretiyle sağlanan birliğinden çok, canlı bir varlığın parçaları arasındaki örgütlü birliğe çok daha yakındır,” diye yazıyordu Bohm.
Kuantum potansiyelinin daha da şaşırtıcı başka bir özelliği, bir yer kaplama kavramı konusunda düşündürdükleridir. Günlük yaşam düzeyimizde nesnelerin belirgin yerleri vardır, ancak Bohm’un kuantum fiziğine getirdiği yoruma göre, kuantum-altı düzeyde, kuantum potansiyelinin geçerli olduğu düzeyde, bir yer kaplama olgusu ortadan kalkmaktadır. Uzaydaki herhangi bir nokta, diğer noktaların tümüyle eşitlenmektedir, bu yüzden de herhangi bir şeyin diğer herhangi bir şeyden ayrı olduğunu söylemenin bir anlamı yoktur. Fizikçiler bu özelliğe “mekansızlık” adını veriyorlar.
Kuantum potansiyelinin bu “mekansızlık” görünümü Bohm’un, ikiz parçacıklar arasındaki ilişkiyi, herhangi bir şeyin ışık hızından daha hızlı hareket etmekte olduğunu ileri sürerek şu ünlü görecelik (rölativite) yasağını çiğnemesine gerek kalmadan açıklayabilmesine olanak verdi.
Gerçekten de durum böyledir çünkü kuantum potansiyeli uzayın her yanını kapsar ve tüm parçacıklar birbiriyle mekansızlık içinde karşılıklı bağlantı içindedir. Üstüne üstlük Bohm’un geliştirmekte olduğu gerçeklik imgesi, uzay boşluğunda hareket eden birbirinden ayrı atomaltı parçacıklarından oluşmuyordu, tam tersine, her şey bölünmez bir ağın parçalarıydı ve içinde hareket eden madde kadar gerçek ve zengin süreçlerle dolu bir uzay tarafından içerilmekteydi.
Kaynak : Holografik Evren - Michael Talbot