Message
Elektron bir ışık noktası olarak belirmesinin dışında bir enerji bulutu içinde eriyerek uzaya yayılmış bir dalga gibi davranabilir. Elektron bir dalga biçiminde ortaya çıktığında hiçbir parçacığın yapamayacağı şeyleri yapabilir. Onu üzerinde iki yarık bulunan bir engele fırlatacak olursanız, her iki yarığın da içinden aynı anda geçtiğini görürsünüz. Hatta dalga benzeri elektronlar birbirleriyle çarpıştıklarında girişim desenleri oluştururlar. Sözün kısası elektron, folklorik inançlardan fırlamış bir “şekil-değiştiren” gibi bazen bir parçacıktır, bazen de bir dalga.
Bukalemunu hatırlatan bu yetenek tüm atomaltı parçacıklar için geçerlidir. Aynı zamanda bu durum, bir zamanlar yalnızca dalga oldukları kabul edilen her şey için geçerlidir. Işık, gama ışınları, radyo dalgaları, röntgen ışınları; bütün bunlar dalga biçiminden parçacık biçimine dönüşüp yine dalga biçimine geri döner. Günümüzde fizikçiler atomaltı olayının yalnızca dalga ya da yalnızca parçacık olarak sınıflandırılamayacağına inanmaktadırlar, ancak bu şeyler tek bir kategoride toplanmak istenirse, her nasıl oluyorsa, hem parçacık hem de dalga olduklarını söylemek gerekir. Bu şeylere topluca “kuanta” adı verilmektedir ve fizikçiler bunların tüm evreni oluşturan temel madde olduğuna karar vermiştir.
Bütün bu anlatılanların en şaşırtıcı yönü ise, kuantanın, yalnızca kendilerine baktığımız zaman parçacık olarak görünmekte olduğu konusunda inandırıcı kanıtlar bulunmasıdır. Örneğin, bir elektronun gözlenmediği süre içinde bir dalga biçiminde belirdiğine işaret eden deneysel bulgular vardır. Fizikçiler bir elektronun gözlenmediği süre içinde nasıl davranmakta olduğunu anlayabilmek için bazı kurnazca stratejiler geliştirmiş ve sonuçta böyle bir kanıya varmışlardır (bu görüşün, elde edilen kanıtların yorumlarından yalnızca biri olduğuna dikkati çekmek gerekir. Tüm fizikçiler aynı görüşte değildir.)
Yine, bu durum doğal dünyada karşılaşmaya alışkın olduğumuz davranış biçimlerinden çok, sihirli bir olaya benzemektedir. Yalnızca baktığınız zaman bir bowling topu biçiminde beliren bir bowling topuna sahip olduğunuzu düşünün. Bowling sahasının her yerine talk pudrası serptikten sonra böyle bir “kuantum” topunu hedeflere doğru yuvarlayacak olursanız, top ona baktığınız süre içinde tek bir çizgi çizerek ilerleyecektir. Ama o ilerlerken gözlerinizi kırpacak olursanız, kendisine bakmadığınız o bir-iki saniye içinde bowling topunun düz bir çizgi değil de, bir çöl yılanının yan yan kum üzerinde ilerlerken bıraktığı orak biçimli dalgalara benzer izler bırakmış olduğunu görürsünüz.
Bu durum bir kuantum fizikçisinin, kuantanın ancak kendisine bakıldığında parçacığa dönüştüğü yolundaki ilk kanıtla karşılaşmasına benzer. Bu yorumu destekleyenlerden biri olan fizikçi Nick Herbert, bazen, arkasını döndüğünde dünyanın her zaman “kökeni belirsiz ve amaçsızca akıp duran bir kuantum çorbası” olduğu duygusuna kapıldığını söylemiştir. Ama ne zaman yüzünü çevirecek olsa, dünya yeniden her zamanki gerçekliğine dönüşüyordu. Bu durumun biraz, ipeğin dokunuşunu hiçbir zaman duyumsamayan ve dokunduğu her şeyi altına dönüştürdüğü için hiç kimsenin eline dokunamayan efsanevi kral Midas’a benzediğini düşünüyor Herbert. “İnsanoğlu da tıpkı aynı biçimde kuantum gerçekliğinin dokusunu asla deneyimleyemez çünkü dokunduğumuz her şey maddeye dönüşüyor,” demiştir.
Kaynak : Holografik Evren - Michael Talbot