Message
Bohm’un holografik evren tasarımı, kuantum fizikçilerinin karşılıklı bağlantı konusunda niçin bu kadar çok örnekle karşılaşmakta olduğunu açıklarken, ayrıca başka bir çok bilmeceye de yanıt getirmektedir. Bunlardan biri de bilincin atomaltı dünyası üzerindeki görünür etkisidir. Daha önce gördüğümüz gibi, Bohm parçacıkların gözlenmedikleri zaman var olmadığı düşüncesini kabul etmemektedir. Ancak ilke olarak bilinci ve fiziği bir araya getirme çabasına karşı değildir. Yalnızca ona göre, çoğu fizikçi, bağımsız bir şeyin –bilincin- başka bir bağımsız şeyle –bir atomaltı parçacığı ile- ilişkisi olduğunu söylerken bir kez daha gerçekliği parçalara bölmeye çalışmaktadır.
Bütün bunlar holoeylemin görünümleri olduğuna göre Bohm, bilinç ile madde arasındaki ilişkiden söz etmenin bir anlamı olmadığına inanmaktadır. Bir bağlamda, gözlemci ile gözlenen aynı şeydir. Gözlemci aynı zamanda ölçümü yapan aygıt, deney sonuçları, laboratuvar ve laboratuvarın dışında esen rüzgardır. Aslında, Bohm bilincin, maddenin daha süptil bir biçimi olduğuna inanır; ona göre, ikisi arasındaki herhangi bir ilişkinin temeli bizim kendi gerçeklik düzeyimizde değil, saklı düzenin derinliklerinde yatmaktadır. Tüm maddelerin çeşitli gizlenme ve ortaya çıkma evrelerinde bilinçlilik vardır. Belki de onun için plazma, canlıların bazı özelliklerine sahiptir. Bohm’un öne sürdüğü gibi, “eylemi biçimlendirme yeteneği zihnin en tipik özelliğidir ve daha şimdiden elektronun ‘zihnimsi’ bir şeyler olduğunu görüyoruz.”
Yine Bohm, evreni canlılar ve cansızlar diye ayırmanın da bir anlamı olmadığını söylüyor. Canlı ve cansız nesneler ayrılmaz biçimde birbirinin içine girmiştir ve yaşamın kendisi de, tüm evrenin içine gizlenmiş durumdadır. Hatta kayaların bile bir biçimde canlı olduğunu düşünüyor Bohm, çünkü yaşam ve zeka yalnızca maddenin değil, “enerjinin”, “uzayın”, “zamanın”, “tüm evreni oluşturan kumaşın” ve bizim holoeylemden soyutladığımız, yanılgıya düşerek ayrı şeyler gibi gördüğümüz her şeyin içindedir.
Bilincin ve yaşamın (ve aslında her şeyin) evrenin içinde bir arada topluca bulunduğu fikrinin aynı derecede çarpıcı bir başka yönü de var. Bir hologramın her parçasının bütünün imgesini taşımakta olduğu gibi, evrenin her bir parçası da tümünü içermektedir. Bunun anlamı şudur: Nasıl ulaşabileceğimizi bilirsek Andromeda galaksisini sol elimizin başparmağının tırnağında da bulabiliriz. Aynı zamanda Kleopatra’nın Sezar’la ilk karşılaşmasına da tanık olabiliriz. Çünkü ilke olarak tüm geçmiş ve tüm geleceğin imaları uzay ve zamanın en ufak bölümüne varıncaya dek her yere yayılmış durumdadır. Bedenimizin her bir hücresi tüm kozmosu barındırır. Her yaprak, her yağmur damlası ve her bir toz tanesi de öyle, tıpkı William Blake’in ünlü şiirinde olduğu gibi ve ona yeni anlamlar ekleyerek:
Dünyayı görmek için bir kum tanesinde
Ve cenneti bir yaban çiçeğinde,
Yakala sonsuzluğu avucunun içinde
Ve bir saatin içinde ebediyeti.
Kaynak : Holografik Evren - Michael Talbot