Message
“Ricali Gayb”; Dünya’daki toplumların idaresiyle görevli gizli Allâh Velîleri...
Bu evliyaullâhın belli rütbeleri, kendi aralarında mertebeleri vardır.
Zamanın “Gavs”ı vardır. Bu Gavs’ın iki görevli yardımcısı vardır. “Kutb-ul Aktab” ve “Kutb-ul İrşâd”.
Bunlardan sonra, varlıktaki dört ana yapıda tasarruf eden 4’ler, Dört Kutub, “Aktabı Erbaa” vardır.
Ondan sonra, 7’ler vardır.
Ondan sonra 12’ler, 40’lar, 300’ler var ki, bunlar 313 kişidirler, 300’ler diye geçer. Sonra 700’ler, ondan sonra 1200’ler ve ondan sonra da 124.000 kişilik umumi bir görevli ordusu vardır; ki buna “manevî yöneticiler” ordusu denilir.
Bu zevâtı da, dışarıdan kimse tanıyıp bilemez!.. Bunlar gizli kişilerdir. Bunların görevleri konusuna ileride değineceğim bir miktar...
“Allâh’ın evliyası O’nun örtüsü altındadır. Dışarıdan bakan Onları göremez” buyrulur.
Bundan amaç; dışarıdan bakınca göze görünmez olmaları değil elbette!.. Onların şekli, tavrı, yaşayışı, görüşü vs. öyle bir hâldedir ki; sen onlara baktığın zaman dışarıdan, bu adam evliyadandır, görevlidir diye aklından, hayalinden geçmez!..
Çünkü; herkesin kafasında, klasik bir tanrı tasavvuru olduğu gibi; burada da klasik bir velî hayali vardır!..
Oysa hiçbir zaman, bir velî senin tasavvur ettiğin, hayal ettiğin bir şekilde, yapıda, özellikte değildir!..
O yüzden bu görevli olan velîler bilinmez, tanınmaz!..
Bilinmeyip tanıtılmamasının çok önemli bir gerekçesi de şudur...
Eğer sen, gerçekten öyle bir kişinin görevli bir kişi olduğunu bilsen ve de ona gereken saygıyı, itaati göstermesen çok büyük bir vebal altına girersin!.. Çünkü onda tasarruf eden, Cenâb-ı Hakk’tır!.. Ona olan itirazın Allâh’a olan itirazın gibidir!..
Cenâb-ı Hak, insanlara rahmet olarak, onları gizlemiştir!.. Gizli olup da açıklanmaması dolayısıyla, velev ki O’na rastlasan, kızsan, küfretsen dahi hiçbir vebali yoktur. Yani, normal bir insana yapmışsın gibidir!.. Elbette ki bir insana hakaret edersen, bundan dolayı zararlı çıkarsın, ama olay bu çizgide biter.
Buna karşın bir velîye, Allâh’ın bir velîsine isyan edersen veya O’na savaş açarsan başın büyük belâya girer!..
Hadîs-î kudsî’de buyuruyor ki Cenâb-ı Hak:
“Benim Evliyama isyan eden, savaş açan, bana savaş açmış gibidir.”
Böylesine bir olay!..
Evet, bu manevî görevliler, bütün bu oluşta tasarrufa sahip olan kişilerdir.
Olayı, sakın “Yukarıda bir tanrı var. O’ndan bilmem kimlere mesaj geliyor da, onlar da diğerlerine iletiyorlar” şeklinde anlamayalım...
“Allâh’ın Ahadiyet”ini, İhlâs Sûresi’ni izah ederken; yukarıda bir tanrı yok, dedik!.. O, tüm varlığın özünde!..
Cenâb-ı Hak, varlık üzerindeki tasarrufunu, bu âlemde melekler ve özlerinde olduğu bu velîler vasıtasıyla tatbik eder!..
Burayı çok iyi anlamak lazım...
“Allâh böyle diledi, böyle yaptı, böyle tasarruf etti” dediğin zaman, yukarıdaki bir tanrı oradan buraya yönelik olarak böyle tasarrufta bulunmuyor!..
O, Velî dediğin, “Ricali Gayb” dediğin, gizli, görevli kişilerin; kişiliği ortadan kalkmış, benlikleri yok olmuştur... Ve onların varlığında tasarruf eden Hakk’ın tasarrufudur!..
Aklı bu olayı alamayanlar sorar... Hakk’ın direkt olarak gücü yetmiyor mu ki, o velîler yani Ricali Gayb aracılığıyla tasarruf etsin?.. Hakk’ın gücü yetmiyor mu ki melekler aracılığıyla tasarruf etsin!?.
Melekler aracılığıyla tasarruf eder ve bu Allâh için bir noksanlık oluşturmaz da, insanlar aracılığıyla neden tasarruf edemez?..
Evet Allâh, o görevli velîlerde tecelli etmek suretiyle bu âlemde, içinde yaşadığımız bu boyutta tasarruf eder!..
Ancak, burada anlattığımız olay, Dünya ve Güneş sistemi için geçerli olan bir olay!..
Bunun dışındaki sayısız sistemlerde, sayısız varlıklar var. Ve o sistemlerde öyle varlıklar var ki, bunlar insanlardan da üstün!.. Burayı gözden kaçırmayalım!..
İnsan, bu sistem içindeki en mükemmel varlıktır!.. Yoksa sadece, bizim Samanyolu dediğimiz galaksimizde 400 milyar yıldız var!.. Bunların her birinde de kendine has hayat sistemleri var!.. Onlara sadece, “Melekler” deyip geçmiş, detayına girmemişiz.
Dua edelim ki, Allâh bize de nasip etsin o arınmayı; o âlemlere geçmeyi, o âlemleri değerlendirebilmeyi kolaylaştırsın!..
İşte bu görevli olan zâtlar, gerek bu meleklerden, gerekse cinlerden bir kısmını görevleri icabı kullanabilirler.
Bazı işler vardır, bilfiil kendileri tatbik ederler, yaparlar.
Bazı işler de vardır ki, onları görevli meleklere veya cinlere yaptırtırlar!..
Bu, görevli evliyaullâh dediğimiz zevât, her ayın (gökteki ayın) 14’ünü, 15’ine bağlayan gece, toplantı yaparlar.
Buna “DİVAN” toplantısı denilir...
Toplantılarda, Dünya’nın gidişatı hakkında, çeşitli ülkelerin durumu hakkında, tabii âfetler, doğal olaylar hakkında vs. belli kararlar alırlar.
Bu kararların uygulanması da, o bölgelerin sorumlularına verilir. O bölgelerin sorumluları da, emirlerindeki melekler veya cinleri kullanarak kararları yürürlüğe sokarlar. Bunlar, “DİVAN”da alınan kararları uygulayan görevli velîler “Ricali Gayb” ordusudur.
Diyelim ki... “DİVAN”da bir karar alınmıştır yıllar önce; Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaş çıkacaktır!.. Bunun sebebi de Ege’deki adaların kıta sahanlığı meselesidir. Bu savaşın sonucu Yunan için hüsran olacak; Türkiye, Yunanistan’ın sebebiyet verdiği bu savaş sonunda hem batı Trakya’yı hem de adaları harp tazminatı olarak ele geçirecektir... Ya da, Avrupa şımaracak, Türkiye’yi dışlayacak, daha sonra da Rusya tarafından perişan edilecek; Amerika, Rusya karşısında acze düşecektir... gibisinden. Yani, mesela dedik!..
Mesela, o bölgenin sorumlusu, tuttu diyelim ki, Peron’u etkiledi... Arjantin de bir karar aldı. O kararın neticesinde de birtakım olaylar cereyan etti... Veyahut da diyelim ki; Amerika’da bir an Reagan’ı etkiledi, o bir anlık etkilenmeyle, bir karara vardı, imzayı attı. O bir imza, bir karar zaten bütün olayların temel kaynak noktasıdır.
İşte “DİVAN”ın 20-30 yıl öncesinden aldığı birtakım kararlar, görevli velîler tarafından ilgili birimler harekete geçirilmek suretiyle uygulamaya konur. Olayların o kararlar istikametinde gelişmesi oluşturulur... Ve nihayet şartlar tam olgunlaştığında olaylar patlak verir!..
Biz dışarıdan baktığımızda, sanırız ki bir anda bu olaylar patladı!.. Oysa o olayların kökeni çok yıllar öncesine dayanır... Ve işte bahsettiğimiz “Ricali Gayb” denen zevâtın, Hakk’ın takdirini tahakkuk ettirmesi olayı da böylece gerçekleşir!..
Tabii, bunların dışarıdan anlaşılması mümkün değildir.
Nitekim bir açıklama da vardır bu konuda... Rasûlullâh (aleyhisselâm) şöyle buyurmaktadır:
“Eğer Allâh bir olayı takdir etmişse, o an’da kişinin aklını başından alır, kişi fiili işler; sonra da o kişinin aklını ona iade eder. Bu defa o kişi; ‘tüh... ben ne yaptım da bu kararı aldım, nasıl oldu da bu fiili işledim’ der, pişman olur. Behemahal Allâh’ın takdiri yerine gelir!..”
Şimdi, burada dikkat edin!..
“...Behemahal Allâh’ın takdiri yerine gelir!..”
“Allâh takdir etti...” gibi konularda, olayı, yukarıda ötedeki bir tanrının, buraya müdahalesi şeklinde sakın düşünmeyin!..
Bu işler, bu manevî görevlilerin varlığı ile, Hakk’ın takdirinin ve kudretinin ortaya çıkması olayıdır!..
Ama, dediğim gibi, hiçbirimiz bilemeyiz yarın neler getirir; mümkün değil!..
Ben burada bir olayı, bir sistemi, çalışan mekanizmayı, bir düzeni anlatmak sadedinde izah ediyorum bunları...
Kaynak : Kendini Tanı - Ahmed Hulusi