Kişi, “İslâm”ı tasdik etmesi için diyebilmesi gerekir ki;
“Yeryüzünde veya gökyüzünde tanrılar yoktur, sadece Allâh vardır. Kâinatı vareden ve o yoktan varettiği kâinatta her bir birimi dilediği biçimde sûretlendiren; istediği özelliklerle bezeyen; ve her biriyle dilediği mânâları ortaya koyan sadece “Allâh” vardır.”
İşte bu anlamı izah etme sadedinde sıra, “İslâm”ı kabul ve tasdikin ilk şartı olan “Kelime-i şehâdet”e gelir...
Görmekteyim, müşahede ve tespit etmekteyim, idrak etmekteyim, tasdik etmekteyim ki...
Varlığın her zerresinde mutlak olarak hükmünü icra eden ve kendisinden başkasının varlığı asla söz konusu olmayan tek mevcut sadece “Allâh”tır! Ki gayrı asla mevcut değildir!
“Ve eşhedü enne Muhammed’en abduHÛ ve rasûluHÛ”
Ve gene bu müşahedemin neticesinde şehâdet ederim ki Hz. Muhammed “O”nun kulu ve Rasûlü’dür.
“Kulu”dur, Allâh’ın kendisinde izhar etmek istediği mânâları, ortaya koymak suretiyle “kulluğunu” ifa etmekte...
Burada ayrıca Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın;
“FAKR’ımla iftihar ederim”!..
Diyerek işaret ettiği “ALLÂH” varlığı yanında “hiç”liğine işaret de mevcuttur!..
Bahsi geçen “FAKR”, yanlış olarak bildiğimiz fakirlik diye anlaşılmıştır; ki hiç ilgisi yoktur bu anlayışın, işaret edilen husus ile!
Mutlak bilinçli kulluk ancak “FAKR” ile tamam olur!
Ve “Rasûlü”dür; “ALLÂH HÜKÜMLERİ”ni, SİSTEMİ’ni; Allâh’ın dilediği mânâları, bilmemiz için bize ulaştıran, bize tebliğ edendir! İşte buna da şehâdet ederim!