Message
Şirk, kişinin ALLÂH adıyla işaret edilen dışında tapınılacak bir obje kabul etmesi ve ona kulluk ederek yaşaması hâline verilen isimdir. Bu obje dışta (âfakta) olabilir, içte (nefsî) olabilir!
Oysa ALLÂH adıyla işaret edilen, kişiyi yalnızca kendine kulluk etmesi amacıyla yaratmıştır!
Kişinin yalnızca ALLÂH’a kulluk etmesi ne demektir?
Kişinin, bilinç boyutunda, kendisinin Allâh’ın Sıfat ve Esmâ’sıyla yaratılması sonucu, “Allâh ahlâkıyla ahlâklanmış” olarak, kendisindeki o Esmâ özelliklerini tanıması ve bunları kuvveden fiile çıkarması; yani kendisinde potansiyel olarak bulunan özellikleri istediği anda beyninin elverdiği ölçüde açığa çıkarması demektir. Amaç budur! Araç ise; bunu oluşturacak ibadet adı verilen çeşitli çalışmalar, gerekli zamanlarda yapılacak riyâzatlar, bu yolda kendisini tatmin edecek ve yakîne götürecek düzeyde bilgilenmektir.
Kişiyi bu anlayış ve doğrultuda çalışmalardan alıkoyan şey ise, bilincindeki (nefsindeki), kendisinin bir beden varlık olup, bedensel zevklerini bilincinin zevkleri olduğu yolundaki vehmidir! Bu vehim, kişinin şeytanıdır! İnsansı bu vehmin esiridir! Bu kişi için sadece bedenî zevkler asıldır; bedensel beraberlikler asıldır; kendini beden kabul etmenin getirisi olan yaşam biçimi asıldır! İşte bu fikrin sahipleri “ŞİRK” ehli olarak tanımlanmıştır!
Böyle bir yaşama kendini kaptıranın, kendini bu anlayıştan kurtarması çok zordur! Bu yüzden şirk, “necîs” (pis) olarak tanımlanmıştır!
“…Kesinlikle müşrikler necistir (pisliktir)!..” (9.Tevbe: 28)
Zıddı olan “tâhir” (pislikten arınmışlık - temizlik) ise gene Kurân’da;
“Ona (Bilgiye), (şirk pisliğinden - hayvaniyetinden) arınıp, tâhir olanlardan başkası dokunamaz!” (56.Vâkı’a: 79)
Çünkü şirk düşüncesi içindeyken anlatılmak istenenleri anlamaları mümkün olmaz; gerçeğine işaret için kullanılmıştır.
Kişi bilinç olarak, kendini beden kabulü içindeyse ve buna dayalı olarak sadece bedensel zevklerini tatmin için, hatta bu yolda başkalarının göreceği zararı hiç düşünmeden yaşıyorsa; bunun yanı sıra âdet kabilinden çeşitli ibadetler yapıyor olsa bile, gerçekte yalnızca kendini aldatarak vicdanını rahatlatmaya çalışıyordur.
Ne var ki, hüküm kesindir:
Allâh şirk koşanın hiçbir amelini kabul etmez! O sadece nefsine zulmetmektedir!
Şirkin sonucu ve bağışlanmaması konusuna gelince...
Kişi; bilincinin hakikati olan ALLÂH adıyla işaret edilenin getirisini yaşamak yerine, bedensel dürtülerinin ve zevklerinin istikametinde yaşamaya başladığı zaman, tüm enerji ve düşüncesini sonuçta tümüyle bu Dünya’da bırakacağı ve bir daha asla geri dönemeyeceği şeylere harcamış olur. Bunun sonucunda ölüm ötesi bedeni olan ruhuna da yalnızca Dünya’dayken geçerli olan kuvveleri ve diğer verileri yüklemiş olur. Oysa bu veriler ona ölüm sonrası boyutta hiçbir yarar sağlamayacaktır, çünkü artık geçerliliği kalmamıştır! O boyutta Dünya’daki olay veya kişilerle, veya Dünya’daki türden varlıklarla karşılaşmayacaktır!
Oysa insanın, bilincinin hakikati olan “Sistem”in ana kuvvelerini tanıması ve onları kullanmayı öğrenmesi ZORUNLUDUR; geleceği olan boyutlar dolayısıyla!
Hâlbuki Dünya’daki şartlanmaları, değer yargıları ve bunların sonucu olan duyguları ile kendini beden kabul ederek bedene dönük zevkler için yaşaması, az önce söz ettiğim özelliklerden mahrum kalması sonucunu doğurmaktadır otomatik olarak!
İşte sana Rasûlullâh tarafından verilen bu bilgilere nankörlük edip; haddini aşanlardan olmuş olarak; kendini beden kabul etme yolunda fiiller ortaya koyarak yaşarsan, “herkesin elleriyle yaptıklarının sonucunu yaşayacağı boyutta” “ŞİRK” koşma hâlinin sonucu olarak “nefsine zulmetmiş” olursun!.. Şirk ise “Sünnetullâh”ta asla bağışlanmaz!
ALLÂH haddini aşanları sevmez!
ALLÂH nankörleri sevmez!
ALLÂH’a şirk koşarak nefsine zulmedenlerin sonu üç-beş günlük zevkler ötesinde sonsuz bir hüsrandır! Tard edilmişliktir!
Şirk şirktir; açık da olsa gizli de olsa!
Kaynak : İnsan ve Din - Ahmed Hulusi