“Bakın biz, ‘başka canlılar’ tâbirini kullanmayız!.. Çünkü, evrende canlı olmayan hiçbir şey yoktur!.. Ancak sizler, kendi yapınıza uymayan varlıkları ‘cansız’ olarak niteler ve bu yüzden de büyük yanılgılara düşersiniz... Varlık birimleri arasındaki fark, onlardaki ‘canlılık’ yönünden değil ‘akıl’ yönündendir!.. Zira, hiçbir maddesel görünüm vermeyen salt ışınsal enerjiden, Dünya’nızın dağ, taşlarından, şu bedenlerinize kadar ‘her şey canlıdır’ ve kendi bünyesinde devamlı bir hareketlilik içindedir...”
“Atomik yapı dediğiniz, salt ışınsal enerji ile salt madde arasında kalan bir geçiş tabakası sayılabilir... Gerçekte, eğer ifadeye getirmeye çalışırsak, şöyle diyebiliriz... ‘Canlılığın’ başlangıcı salt enerji; maddeye dönüşüm noktası atomik yapı; nihayet bedene göre ‘canlılık’ ise hareket hâlindeki madde birimleridir.”
“Şeyy… Biz şu sorumuza dönsek... Yani, bizim gibi akıllı varlıklar var mı evrende?..” diye, Gönül sorusuna açıklık getirdi, büyük bir merak içinde...
Elf, bu soruyu da cevapladı:
“Evrende, aklı, sistemli şekilde, kapsamlı hâle getirme yolunda olan, üç tip varlık vardır...
Birincisi, maddesel bir beden içinde yaşantısını sürdüren ve kendini bulmaya bu şartlar içinde çalışan ‘insan’ adı verilmiş birimler...
İkincisi, sizler gibi maddesel bedenleri olmasa da, gene de maddeye dönük ışınlardan oluşan ve bu oluşuma rağmen de, madde ötesi bedenleri ile Güneş sistemi içinde yaşayan ‘Setri’liler...
Üçüncü olarak da, sadece ‘akıl birimleri’ olarak varlığı olan, buna karşılık hiçbir madde ötesi yapı ile dahi alâkası olmayan saf akıldan ibaret olan bizler...”
Cem anlayamamıştı:
“Yani, sizinle Setrililer arasındaki fark nedir?”
“Şu an için şöyle anlatayım... Setrililerin, asıl yapıları sizin X-Ray dalgaları dediğiniz türden, ışınsal bir yapıdır. Akıl da, bu ışınsal yapının davranışlarını düzenler... Bizde ise, böyle bir dalgasal yapı yoktur ve sırf akıldan ibaretiz!.. Ancak, gerek duyduğumuzda, Setrililer veya Dünyalılar ile temas kurabilmek için, bu ışınsal yapıyı meydana getirebiliriz...”