“İman nûru” denen imanı, Güneş sisteminin son yıllarda keşfedilen gezegenlerinden Şiron’un yansıttığı etkiler meydana getirir.
Üstün aklı ise Uranüs meydana getirir. Uranüs’ün getirdiği feyz, eğer Şiron’un da nûruyla desteklenmişse, o kişi velâyet mertebelerinde yüksek derecelere gider. Bunlara ilaveten Plüton’un da uygun açıyla kişinin din evinde yer alması ise “Müceddid”lik görevine imkân sağlar...
Şiron’un 120. gündeki tesirleri saîdlik - şakîlik olayında güçlü rol oynar!
Hani “bir melek gelir saîd mi, şakî mi olduğunu yazar” diye Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın tarif ettiği olay Şiron’un 120. gündeki diğer gezegenlerle açılarından doğan tesirdir.
Ondan sonra Şiron’un 9. aydaki tesiri kişinin maneviyata olan istidatını verir.
Şiron’un yükselen burçtaki, doğduğu dakikadaki tesiri de, kişinin kabiliyetini meydana getirir... Elbette burada maneviyata dönük kabiliyetten söz ediyoruz.
Saîd-şakî noktası 120. günde belirlenir...
İstidat 7. ve 9. ay arasında aldığı tesirlerle oluşur...
Doğduğu anda aldığı tesirler de kabiliyeti meydana getirir.
Bir kimsenin kabiliyeti vardır, istidatı olmayabilir...
İstidatı vardır, kabiliyeti yoktur.
Kabiliyeti ve istidatı yoktur; fakat saîd olarak meydana gelmiştir... İlk tesiri almıştır... En ufak yaptığı hasene sevap olarak yazılır... Cennete gider! Ancak hangi sınıftan olarak cennete gider?..
“Cennet ehlinin çoğunluğu bühldür” der Hz. Muhammed (aleyhisselâm)... Yani çoğunluğu ahmak veya saf kişilerdir cennet ehlinin! Hiçbir şeyi bilmez, anlamaz, kavrayamaz!.. Ama yap dendiği için, birtakım şeyleri yapar ve cennete gider!